26 Haziran 2011 Pazar

İlk Tatil

Hayatımın ilk tatiline 2 gün önce gittim.Bir çoğunuz belki bunu yazmış olmak için yazdığımı düşünecek ama tatil meselesi benim hayatımda Atilla ilhanın bir mısrası gibiydi hevesim olsa param olmuyordu param olsa hevesim...Bu vesileyle şimdiye kadar denk gelmemişti.Gerçi 2 günlüktü ama yinede bir ilk için fena değildi.Hiç bir şey düşünmemek ve kafa dinlemeye kendimi şartlamışken daha yorgun daha düşünceli döndüm,neden bu yazıları sürekli sabah ezanı vaktinde yazıyorum? Tatilde aklıma tek gelmeyen buydu... Her neyse avşa güzel yerdi geçen seneye göre daha da güzelmiş bu sene ordakilerin dediğine göre belkide her sene gelenlere söyledikleri verdiğiniz paraya değdiğini size hissettirmek için bütün bir adanın söylediği yalandı bu bilmiyorum.Bahtsızlıktan yakınmayı kendime kalkan edinmeyi sevmiyorum ama sıcak sıcak günlerin geldiği bir zamanda hayatımın ilk tatiline 2 günlük gidiyorum ve bir günü yağmurlu geçti gerçekten enterasan Tanrının cezası mı sınavı mı diye düşünürken içimden geçen küfürler sinirimi bozuyor ve gülüyorum genelde yağmur yağıp herkesin yüzü düşerken gülmem pek tuhaf karşılandı ama kendimi bazen mükemmel yazılmış bir durum komedileriyle süslü bir komedi filminde hissediyorum.En komik yanıda kahramanı benim olmam.Benden de anca bir komedi filmine kahraman olurdu zaten.Her neyse kızlar güzeldi beyler maymun yine çok fazla yaşlı vardı plajdaki konumumuzu ortalık sakinken yapmıştık ve öğlene doğru 3 metrekarelik çevremizde yaş ortalaması 65 oluverdi.O nedenle denize girebildiğim ilk ve tek gün olan cumartesi günü buruşuk,şişik,lekeli,çürük et yığınları görmekle ve kendi yaşlılığımdan nefret etmekle geçti...Muhtemelen onlar kadar da neşeli olamayacağımı düşündüm bu kadar neşelenmelerine kendimce sebep aradım belkide imrendim ben öyle olamayacağım için bir takım yaşlılık planları yaptım.Sanırım neydinki ne olasın diye düşündüğümden yine burda sizlere yazıyor olabilceğimi ancak 65 yaşında yazdığım şeylerin şimdikilerden daha okunası olacağını düşündüm.Takma dişlerimden doktorumdan artık masturbasyon yapamadığımdan içtiğim saçma haplardan yada bitki çaylarından filan bahsederim.

Şimdilik bu kadar nihat doğansız bir Türkiye nin özlemini duyuyorum... hoşçakalın

22 Haziran 2011 Çarşamba

Bir Apaçi Ağlıyor

Televizyonla büyürken, milyoner film yıldızı ya da rock yıldızı olacağımıza inandık, ama olmayacağız… - fight club-

Hala izlemeyenler varsa hayatlarındaki eksikliği doldurmalarını tavsiye ederim.

Sabah kahvaltısı yaparken evlilik programı,yemek tarifleri içeren dertli konukların arasında albüm tanıtımını hareketli bir çıkış şarkısıyla yapan hem görsel hem zihinsel olarak bana oradan oraya sıçramalar yaşatan programlardan çok yoruldum.İzlemezsin olur biter diyen kapitalist kafa seslerinizi duyar gibiyim.Az önce sıkı akrabalık bağlarımın olmadığıyla ilgili açıkları facebookla kapatmaya çalışırken buldum kendimi soyadımı yazdım ve bayramdan bayrama gördüğüm görmediğim bebekliğimi bilen yada en son bebek görmeye gittiğim şimdi kocaman olmuş yeğenlerimi ekledim.Biri ben çok şaşırttı 13 yaşındaki görünümüyle bırakınız yapsınlar bırakınız etsinler fikrinin yarattığı kültür erozyonuna uğrayan gençlerden biriydi.Kendimi bir parça daha şanslı hissettim rahmetli özalın dönemini çok hatırlamadığım için.Ne zaman nasıl olduğunu hiçbiriniz takip edemediniz değil mi? Normal güzel şeylerle oyalandık hatırladıklarım internet cafelerin açılması yaygınlaşması zurna kanalında başlayan chat sohbetleriyle kurulan arkadaşlıklar bir ön sevişmeye dönüşmeden ücretli fotoğraflı hobilerin yer aldığı profillerden oluşan ve slm-nbr—nrd-asl ? kısmını hızla geçmemizi sağayan arkadaşlık sitelerinde bulduk kendimizi.Biraz İngilizcesi olan deniz aşırı memleketlere de uzandı tabi.Gördüğümüz duyduğumuz sevdiğimiz yada sevdiğimizi sandığımız,bizi sosyokültürel açıdan bir gömlek daha üste taşıdığını düşündüğümüz düşündürüldüğümüz her şeyi alıp üzerimize yapıştırdık.Sokaklarında hala kasetçilerin bangır bangır arabesk çaldığı aynalı Tahir in yazdığı erkekliğin kitabı tadında yaşayıp saçlarımızı en ucuz berber de beckham modeli kestirdik.Bunun gibi bir dizi karmaşa içinde yaşamaya alıştık.Ben agus hala zihnimi ordan oraya sürükleyen bu gelişmeleri sabah kahvaltımda izliyorum,arabamda duyuyorum,internette en güvenilir en en en diyen haber kültür vs. köşelerinde gazetelerde bunları okuyorum medyaya küfrediyorum bazen müstahak diyorum içimde dans eden o apaçi den kurtaramıyorum kendimi…

20 Haziran 2011 Pazartesi

Giriş

Size bunları eşsiz bir manzaranın karşısından yazıyorum kiminizin yeşillikler kaplı dağ yamaçları kiminizin engin mavilikleriyle gözünü alamadığı ufuklar, kiminizin bir boğaz manzarası kiminizin ise öylece uzanmış güzel bir kadın düşlediği eşsiz bir manzara…

Bu,bu bloga yazdığım ilk yazım ve bunun dışında herhangi bir misyonu da yok.Bilmenizi istediğim şey man-kafa sadece bir ironi sadece bir site adresi sadece bir karar sadece bir paylaşım değil.Burada okuyacaklarınız pek çok sitede olduğu gibi beğenip beğenmemenizle katılıp katılmamanızla ilgili yorumlar yapabileceğiniz hikayelerde değil.Gerçek,yaşanmış,hepimizin başına gelen,gelmeye devam eden aranızdan birinin yanıbaşınızdakinin,o sınıftaki popüler çocuğun,bardaki o kızın,yol vermeyen o adi şoförün,patronunuzun,her gün tvde izlediğiniz o nun,durakta rastladığınız kalabalığın,kovduğunuz elemanınızın,sevmediğiniz arkadaşınızın,uzun yıllar haber almadığınızın önemsemediğinizin,yol arkadaşım dediğinizin,terk ettiğinizin,geride kalanınızın hikayesi.

Bu adresi ziyaret ettiğiniz için teşekkürler,yakında başlangıçla görüşmek üzere…